20-22 Ağustos 2025, İstanbul Fuar Merkezi
Moda sektörünün vazgeçilmez yapı taşlarından biri olan markalaşma, artık yalnızca bir ürünün kalitesiyle değil, onunla kurulan bağla anlam kazanıyor. Marka Danışmanı Yunus Baran, markalaşmayı şu sözlerle tanımlıyor: “Markalaşma, bir ürün ya da hizmetin ötesine geçerek insanların zihinlerinde bir duygu ve anlam yaratma sürecidir. Marka olmak, sadece ürün satmak değil, tüketiciyle güçlü bir bağ kurmak demektir.”
Türkiye’nin güçlü üretim kapasitesine sahip sektörleri arasında yer alan tekstil ve hazır giyimin, bu potansiyelini marka gücüne dönüştüremediğini söyleyen Baran’a göre en büyük eksiklik, hikâyeden yoksunluk. “Ürünlerimiz kaliteli ama hikâyesiz. Ayrıca pek çok Türk firması, global hızlı moda markalarının üretim üssü olarak kalıyor. Bu da kendi kimliğimizi geliştirmemizi engelliyor” diyerek sektördeki temel soruna dikkat çekiyor.
Baran, bir markanın kalıcı olabilmesi için sürdürülebilirlik, kültürel özgünlük ve stratejik tasarım unsurlarını taşıması gerektiğini belirtiyor. “Tüketiciler, sadece ürüne değil, ürünün temsil ettiği değerlere ve hikâyeye bağlanıyor.” diyen Baran, firmaların işe bir hikâye yaratarak başlaması gerektiğini belirtiyor.
Küresel pazarda fark yaratmak isteyen firmaların 2025 yılına özel daha esnek, veri odaklı ve hızlı adapte olabilen bir strateji izlemesi gerektiğini ifade eden Baran, dijital çağda öne çıkmak için sosyal medyanın sunduğu fırsatların da bilinçli kullanılması gerektiğini vurguluyor: “Markaların sosyal medyada sadece dikkat çekici içerikler üretmesi yetmez; anlamlı, özgün ve duygusal bağ kuran hikâyeler anlatması gerekir. Sosyal medya bir fırsat olduğu kadar, yanlış bir stratejiyle hızla unutulma riskini de barındırıyor.”
Markalaşma sürecini destekleyen her adımın, uzun vadede rekabet gücünü artıracağını dile getiren Baran, “Her marka, kendi hikâyesini oluşturmalı ve bunu özgün bir şekilde anlatmalı. Markalaşma, sadece ürün değil bir değer sunmaktır. Bu değeri yaratan markalar, her zaman bir adım önde olur.” mesajını paylaştı.
